Nuran YILDIZ

Haberturk.com - Arşiv

Bir millet uyanıyor (mu)?

“Son Gazi”yi uğurlarken oluşan kalabalıklara, gösterilen ilgiye bakarken aklımdan bu cümle geçiyor: “Bir millet uyanıyor.” Sonra arkasına hemen bir soru eki yapışıyor ve cümle “Bir millet uyanıyor mu?” oluveriyor.
“Bir Millet Uyanıyor” Ertem Eğilmez’in 1966 yılında yaptığı Kurtuluş Savaşı’nı anlatan müthiş bir film.
Tarihimizde olup bitenler o günlerde filmlere konu oluyor. Millet olma duygusu ve “ortak bilinç” yaratılmasında işlev görüyor o filmler.
Sonrası büyük bir boşluk. O boşluk öyle hasar verici ki, herkes hasarın bir yerine ortak oluyor.
Sonra… Mustafa Kemal’in yaşamından anlatmaya değer bir tek rakıyı buluveriyorlar.
Ortak bilinci oluşturacak tüm araçlar bir bir yerle bir ediliyor. Oysa artık savaşlar cephelerde topla, tüfekle olmuyor. Geliyorlar ve toplumsal bilinci istila ediyorlar.
Öyle bir virüs yayıyorlar ki en masum kavramlarla kılıflayarak. “Vatan ve millet”ten söz eden düşman muamelesi görüyor. Öyle bir zihinsel savaş sürüyor ki kurtlar kuzu postunda iniyorlar kentin orta yerine..
“Son Gazi”yi uğurlayan kalabalıklara bakıyorum. Dün TBMM’de olan, bugün 1. Ordu’da toplanan. Medyaya bakıyorum hayretle. Her şey ve herkes öyle kendiliğinden bir araya geliyor ki “bir millet uyanıyor” diyorum içimden.
Bir millet uyanıyor ve etrafında, içinde, dışında dönen dolapların üstesinden gelecek bir bir…
Sonra kendimi fazla hayalperest buluyorum. Belki de uyanmıyor bir millet. Son yolcusuyla birlikte o da kalabalıkları takıp peşine kaybolup gidiyor…
Sonra yeniden “Bir Millet Uyanıyor” filmini düşünüyorum. O filmin anlattığı imkansızı başarma öyküsünü, en yenilmiş zamanda gerçekleşen zaferleri…
Mustafa Kemal’in sözleri geliyor aklıma tek tek… Bir yanım “son gazi’ye ağlıyor, bir yanım bu milletin imkansızı başarma azmine gülümsüyor…

AMA MHP GENEL BAŞKANI DA TOPU HEP TACA ATIYOR!

MHP son dönem politika yapma tarzıyla kendisini seçkinci bir zümrenin kadro partisi gibi konumluyor.
Milliyetçiliğe yeni bir yorum, yeni bir tarz, yeni bir dil getirmeye çalışıyor. Bu yenilikler de MHP ile uyuşmuyor. Uyuşması da mümkün değil.
Dolayısıyla Bahçeli’nin milliyetçiliği hizaya sokma çalışması bu alanı boşaltıyor.

Erdoğan da bu boşluğu doldurmaya heves ediyor, fırsatı kaçırması beklenemez. Çünkü siyaset boşluğu bırakanı da, fırsatı kaçıranı da affetmiyor.
Erdoğan milliyetçilere göz kırpmak amacıyla “ya sev ya terk et” anlamına gelecek bir şeyler söylüyor. Sonra da tepkileri karşılamak için “Bu söz bana değil, MHP’ye ait” diyor.
Erdoğan’ın “bu söz MHP’ye ait” demesi, MHP için ayağa gelmiş gollük bir pas olacakken, Bahçeli “Ya sev ya terk et bizim değil, biz söylesek ya sev ya başbakanlığı terk et deriz” diyerek topu taca atıyor..
MHP kendi politikaları için en uygun zamanda başka bir politika tarzıyla oy kaybetmiyorsa, yerinde sayması bile büyük başarı.

AKLIMDA KALAN

Nesli Çölgeçen’in “Son Buluşma” filmi: Zamanlaması bu kadar mı iyi olur? Ayarlamak isteseniz bu kadarını başaramazsınız. Bir yanda Mustafa Kemal’i anlattığı iddiasında olan, canımızı yakan bir film. Bir yanda ruhumuza dokunan, Mustafa Kemal’in son tanıklarının öyküsü. Ve tam da 10 Kasım’da ölen “son gazi.” Nasıl aklımda kalmasın?

(Haberturk.com 14.11.2008)